Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi (The Curious Case of Benjamin Button)

Can sıkıntısından sinemaya gideyim dedim dün , keyifsiz olduğumdan o an sadece bu film yani Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayeleri ilgimi çekti. Salon oldukça kalabalık herkes sevgilisiyle gelmiş , daha önceden filmin konusuna bakmadığım için aşk filmi bu acaba diye düşünmeye başladım çiftleri görünce. İçinde aşk ve bolca hüzünde vardı gerçi neyse başlayayım anlatmaya.

Filmin çıkışı F. Scott Fitzgerald’ın öyküsüne , öykü ise Mark Twain’in “Seksen yaşında doğup yavaş yavaş 18’imize doğru ilerlesek hayat sonsuz mutluluk olurdu” sözüne dayanıyor. Film 1. Dünya Savaşı’nın bitişi ile başlıyor herkes sokaklarda bunu kutlamaktadır ve o gün Benjamin doğar yani Brad Pitt. Doğduğunda annesi ölmek üzeredir ve babasına oğluna iyi bakmasını söyleyip gözlerini kapar. Babası oğlunun yanına gider ve oğlunu görünce şoka uğrar onu bir yaratık zanneder ve bebeği tuttuğu gibi alıp bir yaşlı bakımevinin önüne bırakır. Orada Queenie onu görür ve sahip çıkar , büyütür. Queenie yaşlılara bakan son derece iyi bir siyah kadındır , yaşlıların arasında Benjamin’in yaşaması pek de sorun olmamıştır zaten onlardan farksızdır. Gel zaman git zaman gitgide büyür ve gençleşir çocukluk arkadaşı , pardon yaşlılık arkadaşıyla tekrar bir araya gelir ve mutlu bir yuva kurar . Bir süre sonra karısı hamile kalır ve çocuklarıda Benjamin’in hastalığına yakalancak diye korkmaya başlarlar , çocuk doğduğunda normal bir bebek çıkar ve mutlu olurlar. Benjamin bu arada yaşlanacağı yerde gençleşmeye devam etmektedir , karısının iki çocuğu birden büyütemeyeceğini düşünerek babasından kalan ve kendi edindiği tüm varlığını satıp parayı karısına bırakıp onu terkeder. Ülke ülke gezen Benjamin birgün dayanamaz ve geri döner . Benjamin genç bir delikanlı , karısı ise yaşlı bir kadındır. Bunu gören hiçbir kadın mutlu olmaz tabi ki (= Ayrılık buradan bakınca iyi olmuş diyor insan. Neyse Benjamin gitgide gençleşir ve bebek olur , karısının kollarında ölür. Filmde karısı ölüm döşeğinde bir hastanededir ve Benjamin’in günlüğünü kızına okutur. Kızıda gerçekleri okurken öğrenir onlar hastanede bunları anlatırken aralarada bu sahneler girer 2,5 saat’den fazla süren bu sahneler.

Filmden çıktığımda ölüm korkusunu hissettim bolca , korkuma neden olan aslında boş yaşantım. Günlerim rutin bir şekilde geçip gidiyor ve ben sonrasında bu gençliğimi çok arayacağım ama iş işten geçmiş olacak. O yüzden keyifsiz,bunalım anlar için izlenebilecek iyi bir film.


About this entry